El Calafate Puerto Natales’ten otobüsle beş saat mesafede. Arjantin sınırında otobüsten inip pasaportu damgalattırmak gerekiyor. Bu arada Arjantin’de iki farklı döviz kuru uygulanıyor. Eğer Arjantin’e elinizde dolarlarla girerseniz ve bunları bu ülkede bozdurursanız kur 12 civarında. Ama eğer direkt bankadan para çekerseniz paranız 8,5’den çevriliyor. Pasaport sırasında beklerken birden sırada tam önümüzde duran gencin elinde Türk pasaportu olduğunu gördük. Hemen tanışıp kaynaştık Fatih’le. Gayet eğlenceli biri olan Fatih’le Arjantin’de bir süre daha görüşecektik.
Calafate’ye gitme amacımız Perito Moreno’yu görmek. Perito Moreno 250km’lik bir alanı kaplayan 70 metre derinliğe ulasan bir buzul kütlesi. Arjantin’in en önemli turistik noktalarından biri. El Calafate’de şehrin biraz dışında bir hostelde 3 kişilik bir yatakhanede kalacaktık. Hostele varınca ilk şoku yasadık. Elimize çarşaf ve nevresim takımlarını verdiler. Anlaşılan yataklarımızı bizim yapmamız gerekiyordu. Arjantin’in Patagonya bölgesi oldukça pahalı ve kalite olarak da düşük.
Odaya yerleştikten sonra ilk is ertesi gün için buzul üstünde trekking ve bot gezisini ayarlamak oldu. Şehirde biraz dolaştık. Burası oldukça turistik, küçük, şirin, bir yer. Çeşit çeşit bar ve restoranlarla dolu. Daha sonra biraz süpermarket alışverişi yaptık. Akşam yemeği için Fatih ve Gerard ile buluştuk.
Gerard Torres del Paine’den beri bizimle ayni rotada ve ayni günlerde ilerliyordu. Akşam yemeğinden sonra odamıza geri döndük. Ertesi gün sabah 10’da otobüslere bindik ve buzullara gitmek için yola çıktık. Yaklasik1,5 saatlik bir yolculuktu. İlk önce bazı panoramik manzara balkonlarından buzulları izledik. Arka planda sürekli bir buz kırılma, çatlama gürültüsü oluyor. İnsan simdi yıkılacak simdi düşecek diye bekliyor hep. Arada da şansınız yaver giderse suya devrilen dev buz kütlelerini görebiliyorsunuz. Biz iki kere şahit olduk.
Buzun harika mavi rengi var.
O kadar muazzam bir görüntü ki. İnsanın ağzı açık kalıyor. Hayatımda böyle devasa bir şey görmemiştim. Bazı yerleri o kadar güzel bir mavi-lacivertti ki. Gerçekten burası Güney Amerika’da kesinlikle görülmesi gereken bir yer. İnsan bakmaya doyamıyor. Öğle yemeğinden sonra tekneye bindik. Buzulların yanından 20 dakikalık bir yolculuk sonrasında trekking yapacağımız bölgeye vardık. Burada ayaklarımıza buzda yürümek için özel kramponlar giydik ve yaklaşık 1,5 saatlik yürüyüşümüz başladı. Açıkçası manzara muhteşemdi. Buzun üzerinde olmak bambaşka bir duyguydu. Altımızda buzullar yaklaşık 70 metre derinliğe iniyordu. Tabii bunun ana kısmı suyun altında. Bu turda Gerard ve Fatih’te bizimleydi. Turun sonunda viski ikram etiler, buzullardan aldığımız buzu içine katıp keyifle içtik.
Buzulların üzerinde yürümek çok başka bir duygu.
Fatih ve biz.
Buzulların ortasında minik bir göl.
Buzulların arasındaki minik barımız.
Viskime buz koyarken.
Gerard ve biz.
Gökkuşağı.
Daha sonra da dönüş yoluna geçtik. Akşam yemeğini hostelimizde yedik. Ertesi gün bu şehirden ayrılacağız ve El Chalten’e gideceğiz.